5053873217 [email protected]

Bir Rolls-Royce alacak kadar servete sahip olup, şoförlü sürüşün tadına varanlar için bu konseptin ne kadar ilgi çekici olduğu tartışılabilir. Ancak bu konsept, geleceğin “sürücüsüz lüks anlaşıyı” hakkında ipuçları vermeye çalışıyor ve Rolls Royce gibi “konseptlere uzak” bir üretici tarafından yapılıyorsa, o zaman bir bakmakta fayda var!

ROLYS R RR

Her ne kadar konsept, “103 EX” ve “Vision Next 100” gibi iki farklı isimle anılıyor olsa da, Rolls-Royce modellerine geleneksel ön radyatör ızgarası kadar benzese de, yürüyen bir “misafir odası” havası taşıyor. BMW’nin eski tasarım şefi Chris Bangle’ın lüks markayla miras bıraktığı akıcı ve Radikal çizgilerle şekillenen konsept, Rolls-Royce’un 100 yılı aşan deneyiminin, geleceğin trendi olarak belirtilen “sürücüsüz Otomobiller”e de uyum sağlayabileceğini kanıtlamak amacını taşıyor.

‘Bizde bu da var’

İngiliz marka, söz konusu konseptle, teknolojik gelişimlerden geride durmadığını, öyle sanıldığı kadar “tutucu” davranmadığını göstermek istemiş. Bu yüzden de ona “Bizde bu da var!” ana fikirli bir araç diyebiliriz.

RR

Ciddi şekilde lüks görünen otomobilin en dikkat çekici ve belirgin yanı, biraz önce de söylediğimiz gibi, önde 1920’lerdeki modellerden bu yana değişmeyen amblem ve radyatör ızgarası. Bunun dışında otomobil, coupe formlu ve yukarı doğru açılan “tek bir” kanat kapıya sahip. İki değil!

New York’ta satın alınmış bir stüdyo daireyi andıran genişlikteki iç mekanda ise, lüks yatlardan görmeye alışık olduğumuz döşemeler ağırlıkta. Yine oturma odası ve misafir odalarında rastlanabilecek, muhteşem döşeme kumaşına sahip iki kişilik “kanepe” ise, minik yastıklarla “kombin” edilmiş. Bu da, misafir odası havasını neredeyse “ayyuka” çıkarmış. Sürücü ya da yolcu koltuğu demeye şahit toplamak gerek…