5053873217 [email protected]

Kerem Bürsin, GQ dergisinin kasım sayısına kapak oldu; Teksas’tan Los Angeles’a, oradan İstanbul’a uzanan hikayesini ve oyunculuğa bakışını anlattı.

Kerem Bürsin, 1987 yılında İstanbul’da doğmuş ancak İstanbul dahil hiçbir şehirde ve hatta ülkede, üç yıldan uzun süre kalamamış.
10 aylıkken İskoçya’ya taşınmalarıyla birlikte başlayan bu ülkeler arası transfer serüveninin nedeni ise uluslararası bir petrol şirketinde çalışan, ODTÜ’lü bir mühendis olan babası… Bürsin Ailesi; Dubai, Endonezya, Malezya ve daha pek çok yer derken, son durak olarak 2000 yılında Teksas’ı seçmişler. Kerem Bursin, “Teksas’a yerleşmemiz benim için bir dönüm noktası oldu. Çünkü ciddi şekilde oyunculuğa yönelme isteğim burada başladı” diyor.

OKUL HAYATIM ÇOK ŞEY KATTI

Bürsin, babasının başlarda tiyatroyu meslek olarak seçmesini istemediğini de ekliyor: “Babam hep garanticidir, annemse daha esnektir kararlarımız konusunda… Nitekim benim bir yandan oyunculuk eğitimi almak için yanıp tutuşurken, bir yandan da pazarlamaya ilgi duyduğumu bilen annem meğer boş durmamış, benim için okul araştırmış. Araştırmaları onu Boston Emerson College’a yönlendirmiş. Burada çift anadal yapıp oyunculuğun yanı sıra pazarlama eğitimi de alabiliyorsun. Okul hayatım bana çok fazla şey kattı.”

KEREM

TUVALET DE TEMİZLEDİM…

Oyuncu, okurken de boş durmamış; Boston’da birkaç filmde figüranlık yapmış. Okul bitince de Los Angeles’a taşınmış ve garsonluktan, tuvalet temizleyiciliğine kadar farklı işleri deneyimlemiş. Bursin: “Ailem bu işleri yaptığımı bilmedi, bana her ay düzenli para gönderdi. Ama ben o parayı kullanmak yerine biriktirdim. Çünkü oyuncu olmak benim kararımdı ve sonuçlarına katlanacaktım.”

“BEN OLDUM” DİYENLERE GÜLÜYORUM

Bur­sin, Tür­ki­ye­’ye gel­me ne­de­ninin bi­raz da Los An­ge­le­s’­ta­ki re­ka­bet ol­du­ğu­nu söy­lü­yor: “A­çık ko­nu­şa­yım, te­laş­lan­dım. Çün­kü bek­le­me­ye ta­ham­mü­lüm yok­tu. Ka­fam­da hep şu so­ru var­dı: Ben na­sıl ai­le ku­ra­ca­ğım, böy­le fi­gü­ran­lık­la fa­lan ol­maz! Bir dü­ğün için gel­di­ğim İs­tan­bu­l’­da şans ese­ri Ga­ye Sök­me­n’­le ta­nı­şın­ca, bu­ra­da şan­sı­mın da­ha ya­ver gi­de­ce­ği­ni dü­şün­düm…”
Ke­rem Bur­sin, oyun­cu­luk­ta ‘Ben ol­du­m’ de­me­nin de yan­lış ol­du­ğu­nu düşünüyor: “Ben ol­du­m di­yen­le­re gü­lü­yo­rum. Her alan­da sü­rek­li ye­ni­lik­ler çı­kı­yor, bir şey­le­rin mo­da­sı ge­çi­yor. Her şe­yi o ka­dar hız­lı tü­ke­ti­yo­ruz ki, in­san­la­rın be­ni de bu ka­dar hız­la tü­ket­me­ye­cek­le­ri ne ma­lum? Bel­ki de ya­rın kim­se be­nim­le ça­lış­mak is­te­me­ye­cek. İş­te geç­miş­te sü­rün­mek bu­nun için önem­li. At­tan inip eşe­ğe bin­mek be­nim bün­ye­me ters gel­mez, kal­dı­rı­rım. So­run de­ğil ya­ni.

BELİRSİZLİK BENİ ZORLADI

Okul dönemini “Süründüğüm günler” diye tanımlayan Bursin: “Yaşım 23-24’tü ve benim yaşımdaki herkes bir şekilde yolunu çizmişti. Oysa benim hâlâ belirsizliklerim vardı… Ne olacaktım? Tamam oyuncu olmak istiyordum ama daha ne kadar böyle gidecekti? Sürekli düşünüyordum. Los Angeles’ta herkes oyuncu olmak için uğraşıyor ve orada inanılmaz bir rekabet var.”