5053873217 [email protected]

 

Şişmanlık vücutta biriken yağ dokusu fazlalığına deniliyor, obezite kelimesi de Latince’de

şişmanlık anlamına geliyor. Besinlerle alınan enerji vücuda girdikten sonra eğer yakılamazsa,

yağ dokusu olarak birikiyor ve sonunda da kilo artışı meydana geliyor. Acıbadem Bağdat

Caddesi Tıp Merkezi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, şişmanlığın ömür boyu

süren kronik bir hastalık olduğunu belirterek, şişmanlıkla mücadelenin de ömür boyu sürmesi

gerektiğini belirtiyor.

şişman kilo

Aslında aynaya bakınca şişmanladığımızı kolayca anlıyoruz. Vücut hatlarımız bozuluyor,

kıyafetlerimize giremiyoruz. Ancak günlük hayatta kendimize sık sık söylediğimiz ‘ben

şişmanladım’ sözünü bilimsel bir tarifle açıklamak mümkün. Bu aynı zamanda ‘Şişman Kime

Derler?’ sorusunun da cevabını bulmamıza yardımcı oluyor. Şişmanlığın hesabının Vücut Kitle

İndeksi (VKİ) ölçümüne göre yapıldığını belirten Dr. Yaser Süleymanoğlu şu bilgileri veriyor:

“Kişinin kilogram cinsinden terazide ölçülen kilosu, boyunun metre cinsinden karesine

bölünüyor. Yani 170 cm boyundaysa ve 70 kiloysa: 70 kg /1,7 m2 olarak hesaplanınca çıkan

sonuç: 24.22 oluyor. Eğer kişinin Vücut Kitle İndeksi 18,5-25 arasındaysa ideal kiloda, 25-

30 arasındaysa kilo fazlası var demektir. 30-40 arasındaysa obez ya da şişman olarak kabul

ediliyor. Vücut kitle indeksi 40’ın üzerindeyse morbid obez olarak adlandırılıyor. Bir de vücut

kitle indeksi 18,5’in altında olanlar var ki, zayıf kabul ediliyor ve tıpkı obezler gibi sağlık

kontrolünden geçmeleri öneriliyor.”

Şişmanlığın 12 zararı

Şişmanlık kısa sürede çözümlenecek bir sağlık sorunu değil. Kilolar da aslında çok kısa

sürede alınmıyor, vücutta yağ birikimi yıllar içinde artıyor, sonunda sadece az yiyerek

çözümlenmekten uzak bir soruna dönüşüyor. Hekim ve beslenme uzmanı desteği almadan,

spor yapmadan da kilolardan kurtulmak mümkün olamıyor. Şüphesiz ki şişmanlık vücut için

ciddi bir yük. Şişmanlığın bize verdiği zararları daha iyi anlamamıza yönelik bilgiler veren Dr.

Yaser Süleymanoğlu, bunları şöyle sıralıyor:

1-Motivasyon eksikliği.

2-Eklemlerde özelikle dizlerde rahatsızlık.

3-Kalça ağrıları.

4-Omurga ağrıları.

5-Büyük göğüsler nedeniyle sırt ağrıları.

6-Sürekli yorgunluk.

7-Nefes nefese kalmak.

8-Merdiven çıkmakta zorlanmak.

9-Koşamamak.

10-Tempolu yürüyüşte zorlanmak.

11-Büyük beden kıyafetler giymek zorunda kalmak.

12-Genç olduğu halde yaşından büyük göstermek.

Şişmanlığı neler tetikler?

Şişmanlığı tetikleyen birçok neden bulunduğunu, bunların başında hareketsizlik ve vücudun

yakabileceğinden fazla kalori tüketmenin geldiğini belirten Dr. Yaser Süleymanoğlu, “Bir

de bunlara genetik yatkınlık, insülin direnci, hipoglisemi, stres, hormonal bozukluklar

(büyüme hormonu, tiroid, hipofiz ve adrenal bez sorunları) ekleniyorsa, yağ dokusu artarak

şişmanlık sorunu ortaya çıkıyor” diyor. Genetik yatkınlığı olan kişilerin yaşam tarzlarına dikkat

etmedikleri sürece şişmanlayacaklarına değinen Dr. Süleymanoğlu, genetik yatkınlığı olup

da kilosuna dikkat eden kişilerin şişmanlıktan kurtulabileceklerini söylüyor. Çocukluk çağı

obezitesinin artmasıyla birlikte şişman çocukları gelecekte bekleyen tehlikelerin de arttığını

vurgulayan Dr. Süleymanoğlu, diyabet, kalp ve koroner damar hastalıkları, erken yaşta

hipertansiyon ve kanser riskinin de yükseldiğini ifade ediyor.

Su içse yarayanlar kimler?

Bir de yediklerine dikkat ettiklerini söyledikleri halde en küçük kaçamaklarda bile kilo

aldıklarını söyleyenler var ki bu kişiler durumlarını ‘Su içsem yarıyor’ diye tarif ediyor.

Şişmanlamamak için geç saatlerde aşırı kalori almaktan kaçınmak şişmanlamamak için

alınacak ciddi önlemlerden biri. Sonra hareketli olmak, spor yapmak geliyor. Hazır gıdalardan

uzak durmak, bol karbonhidrat ve yağlı yiyecek tüketmemek de alınacak önlemler arasında.

Tüm bunlar yapıldığı halde kişi “Su içsem yarıyor” diyorsa metabolizma hızının yavaş olduğu

anlaşılıyor. Dr. Yaser Süleymanoğlu, günlük yaşamı sırasında tükettiği enerji miktarını ifade

eden bazal metabolizma hızının bazı kişilerde çok düşük olduğuna dikkati çekerek şunları

söylüyor:

“İnsülin direnci, tiroid hastalıkları ve hareketsiz olanların bazal metabolizması yavaş çalışır. Bu

kişiler hekim tarafından mutlaka araştırılmalıdır. Örneğin insülin direncinin kırılması için kişiye

özel kalorisi hesaplanmış bir diyet programı uygulamak, yine uzman tarafından planlanmış

sağlıklı egzersiz bir egzersiz programı yapmak, direncin kırılmasına yönelik ilaç tedavisi

görmek etkili olacaktır. Duygusal nedenlerle yiyenlere gelince: Onlar da psikolojik destek

almalı, hekim önerisi çerçevesinde bazı medikal yöntemlerle iştah kontrolü yapabilmelidir.”

İnsülin direncinin büyük şehirlerde yaşayan, hareketsiz kalan, çok fazla kalorili gıda

tüketenlerin bir sorunu olduğuna işaret eden Dr. Yaser Süleymanoğlu, “İnsülin direnci ömrü

kısaltan bir durumdur. İnsülin direncinin diyabet, damar sertliği, tansiyon ve kalp hastalığını

tetikleyici etkisi var” diyor.