5053873217 [email protected]

HÜRREM SULTAN’DAN KANUNİ’YE YAZILAN AŞK MEKTUBLARI :

 

“Topkapı Sarayı’nda Hürrem Sultan’a ait altı mektup bulunuyor. Aşkını süslü cümlelerle anlatıyor. Yazdıklarına bakarak onun yetenekli bir şair olduğunu bile söyleyebiliriz. Kanuni, yazılanlar karşısında mest oluyor. Bu mektuplarda bir kölenin hükümdara nasıl hakim olduğunu görebiliyoruz.Kanuni sürekli seferde olduğu için Hürrem Sultan ile sık sık mektuplaşıyorlar. Ona : ‘‘Canım paresi Sulltanım, biçare, aşkınız ile mübtela, Ferhad ile Mecnun’dan beter şeyda çakeriniz’’ diye hitap ediyor.

Bazı mektuplarında Hürrem Sultan isteklerde bulunuyor. Bir mektubunda padişahtan kendi adına yaptırdığı hamam için para istiyor. Ancak en önemlisi Kanuni’nin çocukluk arkadaşı ve sadrazamı Pargalı’yı idam ettirmesine neden oması. Kendi oğlu Murat’ın sultan olmasını istiyor. Bu hırsı Pargalı’nın idamına dahi sebep oluyor. Saraydan haberler de veriyor. Hatta bir mektubunda Kanuni’nin ilk eşi Gülfem Sultan’ın kolonyayı nasıl kullanılacağını bilmediği için içtiğini ve iki gün hasta olduğu için yattığından söz ediyor.”

Hürrem Sultan kendisinden söz ederken ‘‘zayıf, fakir cariye, çirkin yüzlü, ben fakiri yerden kaldırdınız’’ diyor. Bize kalan yedi mektupta Hürrem Sultan padişaha olan aşkını süslü cümlelerle anlatıyor, savaştaki Süleyman’ın kalbini teshir, asabını teskin, gönlünü feth ediyor…

İki oğlunu, sevgili sadrazamını öldürtürken, savaşırken gözünü kırpmayan Muhteşem Süleyman, bu mektuplarla mest oluyor. Öyle ya, her zaman hükümdarlar kölelere hakim olmazlar. Bazen de köleler hükümdarlara hakim olurlar.

**********************************************************************************

Canum Paresi Sultanum

Öyle nam sahibi ki sabah rüzgarı gibi merhamet artırıp saçar, öyle selam ki gönül kapan şeker dudaklıların kavuşması gibi, öyle dualar ki aşıkların avazı gibi yanık, öyle övgüler ki deruni arzuların ve kalbin meyillerinin sözleri gibi ateşi şulelendirir. (…) Benim Yusuf yüzlüm, şeker sözlüm, latif, nazeninSulltanım, Allah dergahına yüzüm süpürge kılıp bir derecede niyaz ederim ki; sizi benden ömren ayırmak sözü haram olsun, mübarek yüzünüzü yine tez zamanda bana göstere. Eğer denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa dahi bu ayrılığın açıklamasını yazabilirler mi? (…) BenimSulltanım, ‘Eğer yazımı okumuş olsaydın daha çok hasretler yazardın’ demişsiniz. Şimdi benimSulltanım, bu kadar yeter, canıma tesir ziyade oldu. (1. Mektuptan).

**********************************************************************************

Bu elbiseyi hatırım için giyesiniz :

1526 yılında Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’a yazdığı bir mektupta gözyaşını damlattığı bir elbise gönderdiğinden bahsediyor:

“Ömrüm, azizim, sultanım, Allah’tan tek dileğim ve yüreğimin biricik arzusu, size tekrar kavuşabilmek ve ışık saçan yüzünüze bir defa daha bakabilmektir. Rabbimden elbette dilerim ki benim sultanım, candan ve gönülden sevdiğim şahım, dünyada ve ahirette hep mutlu olsun. İyi biliyorum ki benim sultanım, bu kulunu, kaderin bir cilvesiyle gördü ve sevdi, bu kuluna mutluluk ve huzur ihsan etti. Bu yüzden, mutlu olacağım gün, sadece size kavuşacağım gündür. Size, gözyaşlarımı damlattığım bir elbise gönderdim. Hatırım için giyesiniz. Fakir ve hakir cariyeniz Hürrem”

********************************************************************************

“Hazret-i Sultanım,

Yüz(ümü) yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun’dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından (öyle) bir halim var ki Hak kafir olan kullarınadahi vermesin. Benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. Hak en çok bilenlerinbilenidir ki, bu gidişle rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtangeceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim. Zar eyleyip ağlayıp inleyerek gözüm kapıları gözlerken o eşi ve benzeri olmayan alemlerin Rabbi, aleme acıyan Allah, bütün aleme yardım edip, fetih haberini yetişti ve işitince Hak biliyor ki benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can bağışladı. Yüce Allah’abin şükürler, o yüce kapısına varılıp şenlikler mutluluklar oldu. Bütün alem karanlıklar içinden çıkıp Hakkın esirgeyiciliğine daldılar Allah’a şükürler olsun, minnet o Hüda’ya. Daima benim sultanım, benim padişahım, dünya ve ahiret sultanı dayanağım, dünyaya baktığım iki gözümün ışığı, şahım sultanım, gazalaredip düşmanları toprak olup memleketler alıp yedi iklim zaptedesin. İnsan ve cin emrinize boyun eğip her bela ve kazadan Hak saklayıp kutsal kalbinden geçen her muradını kolay ede. Yardımcın olan Hızır İlyas arkanda olsun. Bütün emriler, peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. Bütün dünya, mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar.” (3. Mektuptan)

**********************************************************************************

“Canımın Paresi Sa’âdetlü Sultânım Hazretlerine derûn-ı gönülden enva’-ı büsyâr can u dilden sad-hezârân hezâr bin dürlü hasret iştiyaklarıyla bin bin du’alar ve senalar edüb yüzümü hâk-i pay-i şerife sürüb mübarek dest-i şerifinizi pus ederim.

Benüm iki gözüm yoluna kurban olduğum devletlüm Padişahım, ümiddir ki, ben biçare cariyenizi kabul-ı müştak-ı azîm buyurula. Benim devletlüm ve benüm saadetim sultanım, mübarek mizac-ı şerifiniz nicedir? mübarek başınızdan ve cemi” azanızdan olsun ve mübarek ayağınızdan nicesiz? Şimdilik benüm devletlüm benüm sultanüm tamam hüsn-i afiyet üzeresiniz.

Benim iki gözüm devletlüm Padişahım, Bârî-i Te’alâ Hazretinden hâcetüm budur ki, Hazret-i Hak vücud-ı şerifini cem? hatalardan ve belâlardan saklayub hemîşe hakkın hıfz-ı emânında olub ömr-i Nuh süresiz inşaallah.

Benim Padişahım, benüm devletlüm, andan sonra Sultânım Cihangir Şah’ımın gözlerinden öperim. Andan sonra benüm saadetüm Hanum Peyk dürlü iştiyak ile yüzler sürüb hâk-i pay-i şerifinizi öper. Hüma Şah Ayşeciğim dahi Peyk Kadun hâk-i pay-i şerifinize yüz sürerler. Ümiddir ki, kabul oluna. Benüm Devletlüm, andan sonra sultanüm şehir ahvâlinden sorulursa, bi hamdillah emn ü emân üzere olub can u dilden sultanıma du’alar edüb cemî1 âlem sultanıma müştaklardır. Benüm devletlüm baki ne demek lâzım vesselam. Kemine Cariyen”.

**********************************************************************************

HÜR

Yüzümü yere koyup ayağına kapandığım sultanım hazretleri, güneşim ve mutluluk kaynağım, ayrılık acısıyla ciğeri kebap olmuş, gecesi gündüzüne karışmış, hasret denizinde boğulmuş bu çaresiz kulunuzun halini sorarsanız, biliniz ki sultanımdan ayrı kaldığım için inleyen, feryat ve figan eden bir bülbül gibiyim. Allah çektiğim bu acıyı kimseye yaşatmasın…”