5053873217 [email protected]

Doğanın içinde yer alan, onu kullanan ve hayatı bittiğinde döngüsünü tamamlayabilmek için dahi ona, toprağa, ihtiyaç duyan biz insanların hayatta onca telaşı var ki; para kazanmak, çocuk büyütmek, sınavları kazanmak ve daha pek çokları…

 

 

 

 

 

 

Bu koşuşturma içerisinde de dinlenmeye ihtiyaç duyuyoruz çoğu zaman. Koca bir çalışma döneminde birkaç günlük tatilin hayalini kuruyoruz. Belki de unuttuğumuz nokta şu ki; fark etmeden ufak dinlenme es’lerimizi yanı başımızda doğa sayesinde gerçekleştiriyoruz.

İşte doğadan kopamadığımız anlar:

Hafta sonları piknik yapmak, mangal keyfini sürmek, yeşilliklerin üstünde oturmak, bazen de hamağa yatıp püfür püfür rüzgarı hissederek siesta yapmak doğayla bütünleşmenin yolu haline geliverir.

Yolculuk sırasında pencere kenarında oturmak bir ayrıcalıktır. Öyle ki, bilet alırken özel bir talepte bulunuruz: “Pencere kenarı olsun”. Dışarıda yemek yemeği dahi özel hissettiren masanın gördüğü manzaradır da, kimse kapmasın diye “Rezerve” yazısını kondurtuveririz. Sadece ağacı, denizi, yeşili, çiçeği, dağı, tepeyi görebilmek için…

Hele ki; satın alacağınız ev Güneş alıyorsa, üstüne üstlük bir de denize yakınsa fiyatı artar da artar. Fiyatın artmasında da haklılık payı yok değil. Güneş, doğanın bir parçası olarak öyle bir öneme sahip ki; ışınlarının gelişi azaldıkça depresyon için de risk o denli artmaktadır. Özellikle, sonbaharda ve kışta …

Sabahları kalkıp işe gitmek zor gelirken vapurda denize bakmak, martılara simit atmak ya da atanları izlemek anılara; hayallere götürür saniyeler içinde. Vapurdan inerken de nefes almışlığın canlılığı vardır içimizde; ruhumuzun tazelenmişliği.

Uzakta bir yerlerde tatile çıkma heyecanıyla yanıp tutuşurken de, doğanın derinini hissetme ihtiyacı duyuyoruz. Tekneyle denize açılmak farklılık haline gelirken, koca bir karasu yığının ayaklarımıza ineceğini bile bile tepelere çıkıp şehrin manzarasını yükseklerden görmek istiyoruz. İnsanın doğayla olan bağı, yadsınamadan da ticari hal alıverir mesela: Bungalov evleri, hobi evleri…

İnsan hayatta her ne olursa olsun ürettiklerini gördükçe boşuna yaşamadığını düşünüp hayata o denli sarılır, yaşadıklarını kabullenir. Özellikle de yaş, 40’ larda ve sonrasındaysa “Üretmek” önemlidir. Bitki yetiştiriciliği de hem doğanın bir parçası olup onunla bütünleştiğini hissettirir insana, hem de “Ben yaptım” duygusunu yaşatır. Mis kokulu domatesi, biberi saksıda da olsa dalından koparıp ekşi soslu salatayla harmanlayıp yemek, insanın doğaya ait olduğunu anımsatırcasına haz verir.

Doğayla bütünleşmek için onu hayal etmek de yetebilir . Unutmayın, bir zamanlar televizyonda sakin duruşuyla manzara resmi çizen “Küçük mutlu ağaçlar çizelim” sözünün sahibi Bob ROSS’ u saatlerce izlemiş insan topluluğu var aranızda. Belki de onlardan birisi de sizsiniz. Gelgelelim ki; yorulmalara dair es’ler bırakan doğa, gerçekte ya da hayalde sizinle, üstelik duygularla harmanlaşmış halde. Yeter ki; onu hissetmek isteyin. Unutmayın, ruhun özgürleşmesi için bir tutam doğa gereklidir. “Into The Wild” filminin sahneleri zihninizde canlansın, hayat koşuşturması içindeyken doğayla bütünleşme arzusu öyle bir büyür ki, her şeyi yok saydırır. Dikkat edin; bu arzu, canlılığı kazanmak için çok şeyi feda etmeyi gerektirebilir. Geç kalmayın !

Hayatınızda doğayı eksik etmediğiniz, onu hissedebildiğiniz anlarınız olsun…

 

Ceren GELMEDİ