5053873217 [email protected]

Merhamet dizisinde Deniz’in ressam sevgilisi Can’ı oynayan Fırat Albayram, yakışıklılığıyla genç kızların da dikkatini çekiyor. Albayram’ın fiziğiyle ilgili tek sorunu ise 48 numaraya sahip olan ayakları

Cosmopolitan dergisine poz veren Fırat Albayram, moda çekimi öncesinde dergi çalışanlarını şaşırttı. Çekimde giyilecek kıyafetler için Fırat Albayram’ın ölçülerini alan dergi ekibi genç oyuncunun ayak numarasına göre ayakkabı bulamadı. 47-48 numara olan ayakkabılarını çekime kendisi getiren Fırat Albayram böylece derginin tarihine de geçmiş oldu. İşte Albayram’ın Cosmopolitan röportajından bir bölüm:

Şu anda bir ilişkiniz var mı?
Yok.

En son ne zaman bir sevgiliniz olmuştu?
Bir buçuk, iki yıl oldu. Ben pek ilişki kuramıyorum. Yani birinin sevgilim olması için, onu gerçekten istiyor olmam gerekir. İki kişinin birbirine uyumlu olduğunu anlaması kolay değil. Hemen atlamamak lazım.

Ne kadar sürmüştü?
İki buçuk yıl sürdü.

Suskunlar ile tanınıp Merhamet’e geçtiniz. Bu ikisi arasında hayran sayınızda değişiklik gözlemlediniz mi?
Aslında ilk dizim Adanalı idi. Oradaki rolüm daha çok çocukların ilgisini çekmişti. İlk ciddi çıkışım ise Suskunlar ile oldu. TRT’de Kayıp Aranıyor isimli bir proje daha oldu ama o kısa sürdü. Merhamet’le birlikte hayran sayım çok arttı.

Sokakta yürürken yanınıza gelen hayranlarınız oluyor mu?
Fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor. Bu da en doğal hakları ve işimin bir parçası. Sonuç olarak kendim izleyeyim diye yapmıyorum bu diziyi. Onların izlemesi için rol alıyorum.

Twitter’da “Çocuklarıma savaş zamanı diye başlayan cümleler kurmak istemiyorum” yazmışsınız. Çocuklarınıza ilk olarak neyi aşılamak isterdiniz?
Biraz sokakta oynasınlar, yeter bana. Ben İzmir’de büyüdüm ve hiç eve girmedim. Annem bizi “Gidin dışarıda oynayın” diye evden kovardı. Şimdi tanıdıklarımın çocuklarına bakıyorum ve oynayacakları pek yer olmadığını görüyorum. Sosyalleşmek sokakta oluyor, okulda değil. Çünkü okulda nerede oturacağınıza, ne zaman tuvalete gideceğinize kadar birileri karar veriyor. Özgürlük kısıtlanıyor. Doya doya kavga edemiyorlar. Birileriyle kavga etmeyi öğrenmek gerekiyor ki, kırılıp kırılmamayı bilsinler. Bunları küçükken yapmak daha iyi. O kavga çok zarar vermiyor çünkü ertesi gün barışılıyor. İnşallah benim çocuğum sokakta oynayabilir. Gitsin, esnafla tanışsın, koşsun, akşama kadar oyun oynasın, eve gelmesin ama benim içimin rahat edeceği bir yerde olsun. İstanbul’da bu zor.

Sizce evlendikten ne kadar süre sonra çocuk sahibi olunmalı?
Altı, yedi yıl sonra. Birazcık aşklarını, evliliklerini yaşasınlar. Ama birlikte yaşadılarsa hemen de çocuk yapabilirler. Annemle babama bakıyorum da, hiç birlikte tatil yapamamışlar. Keşke bizi biraz daha geç yapsalarmış da, gezselermiş. Şimdi geziyorlar gerçi.

Röportajın devamı Cosmopolitan’da