5053873217 [email protected]

Konusuyla dikkat çeken ‘Yabancı’ filminde ‘Özgür’ karakterini canlandıran Sezin Akbaşoğulları, “Filmde çıplak kaldığım sahnede çok zorlandım. Bilinçaltımız cinsellik adına bir çöplük gibi” diyor

80 darbesiyle Fransa’ya iltica eden bir ailenin, yıllar sonra Türkiye’ye dönmek zorunda kalan kızı ‘Özgür’ü canlandıran Sezin Akbaşoğulları’na filmde; Caner Cindoruk, Serkan Keskin, Xavier Clion ve Ülkü Duru da eşlik ediyor. Sezin Akbaşoğulları, filmi Yeni Aktüel dergisinden Sebla Koçan’a anlattı…
Filmdeki rolünüz için Fransızca dersleri aldığınızı okumuştuk…
Evet, ‘Yabancı’ filmi bana bir sene öncesinden geldi. Çekeceğimiz tarih belliydi. O dönemde aynı zamanda bir dizim de vardı. Yönetmen ve senaristimiz Filiz Alpgesezen’le sürekli bir araya geliyor ve karakteri konuşuyorduk. Fransızca dersi aldım. Aslında hayalimiz film öncesi bir yere kapanıp prova yapabilmekti ama olmadı.

Filmdeki ‘Özgür’ karakteriyle benzeşiyor musunuz?
Evet, benden bir şeyler var ‘Özgür’de. Benim yaşımda olmasına rağmen, artık bende olmayan bir öfke var mesela. Bendeki öfkeden farklı o. Artık hücrelerine işlemiş. Ben de ergenlikteki, o öfkemi çağırdım sanırım. Yönetmen Filiz Alpgezen’le okul arkadaşısınız… Evet, Filiz beni çok küçüklüğümü bilir, onun ikinci üniversitesiydi Bilkent. Bana çok şey öğretmiştir. Bir oyuncunun yönetmene teslim olması çok önemli benim için. Önceden arkadaş olmak da, büyük şans sanırım.
Oynarken çok zorlandığınız bir sahne oldu mu?
Çıplak kalmak zor bir şeymiş. Bu kadar zor olabileceğini düşünmüyordum açıkçası. Bilinçaltımızda cinsellik adına bir çöplük var. Ben bunların hepsini geride bıraktığımı düşünüyordum ama buna rağmen insanların arasında çıplak kalmak için bir zaman harcamak gerekiyormuş. Set için de bir olay bu. Herkes utanıyor, bakmamaya çalışıyor falan. Yurt dışındaki tiyatro okullarında kendi bedenine, bir başkasının bedenine alışmak gibi ciddi alıştırmalar var. Biz de yapıyoruz bu egzersizleri ama pek ileri gidemiyoruz.
‘Özgür’den öğrendiğiniz şeyler oldu mu?
Artık eskisi kadar öfkeli değilim. ‘Özgür’ bir aydınlanma yaşıyor. Ben de hayatımda o aydınlanmayı kovalıyorum, ulaştım sanıyorum, ulaşamadığımı fark ediyorum falan… Ulysess’ten bir cümle vardı: “Şimdiyse bir başkasıyım ama yine aynı kişiyim.” Bu ‘Özgür’ün lafıydı. O noktaya gelmişti. Başka biri oluyordu, geçmişteki kendini geçmişte bırakıyordu. Benim hayatımda bu olmadı hiç.
Bu filmin birçok aşamasında kadınlar var. Kadınlar da ait olmak istiyor. Bir babaya, bir kocaya, bir devlete ait olmak gibi…
Sadece bir kadın değil, erkeklerde de böyle bir şey var galiba. Kadın daha çok aşağılanıyor. Bir kadının bağımsız olması çok zor ama çok önemli bir şey diye düşünüyorum. Ben ‘Özgür’ gibi değilim o anlamda. O duyguyla mücadele ediyorum.
Doğurmak da bu duygunun bir parçası galiba.
Mahalle baskısı galiba bu. Fransız bir kadına annesi ‘çocuk yap’ diyor mudur? Belki de diyordur. Herkes söylüyorsa bunları, bir süre sonra içinizde de böyle konuşan biri beliriyor. Çok ince bir çizgi bu… Kadınlığını kaybetmeden kadınlığı korumak gerekiyor.